Anal Fissür (Çatlak-Yırtık)
Anal Fissür; makatta çatlak veya yırtık, bazen de damar çatlağı/yırtığı(!) olarak ifade edilir. Oluştuğu yer itibariyle yaşam konfor ve kalitesini bozan bir hastalıktır.
Her yaşta görülse de çoğunlukla, genç ve orta yaş erişkinlerde rastlanır. Anal fissür (Çatlak), sıklıkla (%85) kuyruk sokumuna yakın (arka-orta) yerleşimli iken %10 kadarı ön-orta ve %5 kadarı da yan yerleşimlidir. Anal fissür görülme sıklığı kadın ve erkeklerde eşit olsa da yerleşim yeri farklılık gösterir. Erkeklerde arka (kuyruk sokumuna yakın) yerleşimli, kadınlarda ise ön (vajinaya yakın) yerleşimli çatlaklara; %10 oranında daha fazla rastlanır.
Anal Fissür (Çatlak) tedavisinde lazer uygulamasının yeri yoktur. Yani Anal Fissür de LAZERLİ TEDAVİ diye birşey yoktur. Aldanmayın ve bu tuzaklara düşmeyin...
Anal Fissür (Çatlak), Neden ve Nasıl Oluşur?
Anal Fissür'ün neden ve nasıl oluştuğuna dair çok farklı görüş olsa da en fazla kabul gören "mekanik travma" görüşüdür. Bu görüş dışında Crohn, Sifiliz, AİDS, Lökoplaki gibi çeşitli hastalıkların bir komplikasyonu olarak da anal fissür oluşabilir. Mekanik travma görüşüne göre makat, dışkılama sırasında belirginleşen mekanik güçlerin (ıkınma/itme veya zorlanma) etkisi altında açılmaya zorlanır ve makat ağzı gerilir. Yani bir şekilde makat, travmaya maruz kalır. Makatta yüklenmeye, daha doğrusu mekanik travmaya yol açan nedenleri iki ana başlık altında toplayabiliriz.
1. Dışkılama Dışı Nedenler: Makatın, penis veya yabancı cisimlerle açılmaya çalışılmasıdır (Anal Sex-Ters İlişki gibi). Anal ilişki, makat için travmatize edici bir unsur olup uygulama sıklık ve şiddetine de paralel olarak makatta hasara (bir veya birden fazla yerde yırtılma gibi) yol açması kaçınılmazdır. Anal ilişki terk edildiği takdirde makatta oluşan bu tarz akut travma hasarları,1-2 hafta içerisinde ve kendiliğinden iyileşir. Anal ilişkiden uzaklaşılmasına rağmen iyileşmiyorsa, o zaman altta yatan diğer (dışkılama bağımlı) nedenleri de sorgulamak gerekir.
2. Dışkılama Bağımlı Nedenler: Normal dışkılama sürecinde makat, kendiliğinden gevşeyip esner ve rahatça açılır. Gereksiz ıkınma ve zorlanma gibi ek mekanik kuvvetlere ihtiyaç duyulmaz. Otomatik açılan kapılar gibi... Bu sayede rahat ve sorunsuz bir dışkılama mükün olur. Ancak sıklıkla çocukluk yıllarında edinilen ve doğru diye bilinen hatalı dışkılama alışkanlıkların (her yerde tuvalete gidememe, tuvalet tutma ve erteleme, "ıhhlaa da çıksın" gibi öğretiler...) bir sonucu olarak normal dışkılama süreci bozulur. Bu durum, ister istemez "ıkınmadan da çıkmaz ki..." düşüncesine yol açar. Ki bu düşünce eşliğinde her dışkılama, makata yüklenme (gereksiz ıkınmaya, bazen de zorlanma) ile gerçekleşir. (Zorlanma= katmerli gereksiz ıkınma). Ki bu gereksiz ıkınma ve zorlanmalar; ani gelişen peklik ve ishal dönemleri haricinde sıklıkla, yıllar içerisinde ve yavaş yavaş belirginleşir. O yüzden, çoğunlukla ya fark edilmez yada önemsenmez. Hatta farkında olmadan alışkanlık haline geldiği için bu gereksiz ıkınmaların "normal" olduğu düşünülür. Ve maalesef "ıkınmadan da çıkmaz ki..." diye de ifade edilir.
Bu süreçte ve çerçevede gerçekleşen her dışkılama, kaçınılmaz olarak makat ağzında sürtünme ve tahrişe yol açar. Devam eden bu yüklenmelerin (gereksiz ıkınma veya zorlanmaların) şiddet ve sıklığına paralel olarak farklı sıklık ve şiddette, makatta yanma-sızlama ve kaşıntı gibi sorunlar yaşanmaya başlar. Ancak uyarıcı nitelikteki bu sıkıntıların bir çoğu, kısa süreli olduğu için ya önemsenmez yada beslenmeyle/dışkı yumuşatıcı ürünlerle/bitki çaylarıyla geçiştirilmeye çalışılır veya idare edilir.
Diğer taraftan bu yüklenmelerin (gereksiz ıkınmaların) bir çoğu, düşünüldüğünün aksine geçici değildir. Yani sadece değişen beslenme akışkanlıklarına bağlı olarak yaşanmaz. Sıklıkla altta yatan ve dışkılama güçlüğüne yol açan hastalıkların (Anismus, Rektosel, Rektal hiposensitivite, Pelvik taban düşüklüğü gibi) bir sonucu olarak yaşanır. Yani kalıcı niteliktedir.
Dolayısıyla beslenmeden bağımsız olarak yüklenmelere (gereksiz ıkınmalara), her tuvalette ve bir şekilde rastlanır. Hatta bu kalıcı yüklenmelerin sıklık ve şiddetinde, devam eden kullanıcı hatalarına paralel olarak yıllar içerisinde bir artış da olur. Ki "bardağın yavaş yavaş dolması" misali artış gösteren bu süreçte; ya dışkı kıvamında ani değişiklikle (ishal, peklik gibi), ya dışkı miktarında ani azalmayla (diyet gibi) ya da kalan son parçayı çıkarmaya çalışırken belirginleşen gereksiz ıkınma ihtiyacıyla birlikte makatta ani bir zorlanma olur. Yani yavaş yavaş dolan bardak, hızlı gelen son damlalarla dolar ve taşar. Yani zaten travmatize olan ama bir şekilde idare edebilen makat derisi (anoderm), bu ani gerilme ve yüklenmeye daha fazla dayanamaz ve çatlayıp yırtılır. Böylece makat ağzında "fissür" adı verilen yüzeyel bir yırtık oluşur. İşte "hiçbir şeyim yoktu, birden oluştu" tarzı ifadelerin altında yatan gizli gerçek... Makatta oluşan bu yüzeyel çatlak/yırtığa da Akut Anal Fissür adı verilir.
Anal Fissür (Çatlak), Neden ve Nasıl Kronikleşir?
Akut Anal Fissür, sıklıkla cam kesiği gibi acıma tarzında ve daha şiddetli bir ağrı ile gün yüzüne çıkar. Ama yanma-sızlamaya göre daha şiddetli bu ağrıyla birlikte refleks olarak makat kasılır ve anal spazm gelişir. Belirginleşen anal spazmın etkisiyle makattaki ağrı, zonklayıcı hale dönüşür ve "Ağrı<-->Anal Spazm" kısır döngüsü başlar. Ancak bu kısır döngü ile birlikte değişen beslenme ve dışkılama alışkanlıklarının da etkisiyle birçok kısır döngü tetiklenmiş olur. Tüm bu kısır döngülerin 1-2 hafta içerisinde kırılması gerekir.
Aksi takdirde, zamanla artan ağrı ve makattaki kasılmaya (anal spazma) paralel olarak fissür hattına giden kan akışı azalır (iskemi) ve fissür iyileşmesi gecikir. Dolayısıyla akut fissür’de müzminleşme (kronikleşme) yönünde sekonder (ikincil) değişiklikler oluşmaya başlar. Nasıl mı?
Makat ağzı derisinde yüzeyel yırtık (Fissür) şeklinde başlayan ve Akut anal fissür adı verilen bu yara, sıklıkla devam eden veya etmek zorunda kalan gereksiz ıkınmalar (mekanik travma) nedeniyle iyileşemez ve alttaki makat iç kasına doğru derinleşir. Bu esnada yara kenarları kabarır ve kalınlaşır, yara hattının makat içinde mukozaya temas eden ucu kabarır ve büyür (hipertrofik papilla), makat dışındaki ucu da kabarır ve cilt katlantısı (skin-tag) halini alır. Ortada makat iç kasının göründüğü fissür hattı ile iç ve dıştaki kabartılardan oluşan bu yapılara Fissür üçlemesi (Triadı) adı verilir. Akut Fissür’ün iyileşemeyip Kronik Anal Fissür’e dönüştüğünün de kanıtıdır.
Kronik Anal Fissür (Çatlak), Komplikasyonları? Tedavi Olmazsa Ne olur?
Kronik Anal Fissür'ü olan hastaların birçoğu, hala dışkıyı yumuşatıp inceltmeye yönelik tedbirler alarak idare etmeye çalışır. Ama birçoğu, kaş yapayım derken farkında olmadan göz çıkarır... Çünkü, bir şekilde devam eden gereksiz ıkınmalara paralel olarak kronikleşme süreci ilerlemeye devam eder ve çeşitli yandaş komplikasyonlar gelişmeye başlar. Bu yandaş komplikasyonlar...
• Her ne kadar beslenmeye dikkat edilse de zaman zaman dışkı kıvamı ve kalınlığı değişir. Sonuçta, tam "geçti, rahatladım" derken makat, tekrar açılmaya zorlanır ve “tekrarladı” dedirten akut alevlenme dönemleri (sıkıntıları) yaşanır ve paniklenir.
• Kronik Anal Fissür (KAF) iyileşemediği sürece, altındaki makat iç kasına doğru ilerlemeye devam edip makat iç kasında hasara (Key-Hole deformitesi) yol açabilir. Bu hasarın etkisiyle ağrı, azalır veya geçer. Ama akıntı ve kirlenme olmaya başlar. Bu durum conta hasarı (Minör İnkontinens) olarak adlandırılır. Bu süreçteki birçok hasta; maalesef, azalan veya geçen ağrı nedeniyle anal fissür’ün de “geçtiğini” düşünür(!).
• İdare edilmeye devam edildiği ve KAF iyileşemediği sürece, fissür tabanındaki derinleşip kuyruk sokumu tarafından aniden belirginleşen ve geçmeyen bir ağrı ve şişliğe (Anal Apse) yol açabilir. Bu apse kendiliğinden patlayıp Anal Fistül’e de dönüşebilir. Bu duruma Fistülize Kronik Anal Fissür (Fissür-Fistül) ve/veya Anal Fissür kökenli Anal Apse-Fistül adı verilir.
• KAF iyileşemediği sürece, sıklıkla da devam eden ince çaplı ve yumuşak dışkı çıkarma sevdası uğruna, makatın dışkılama sırasındaki esneme ve açılma özelliği iyice azalır. Bu durum yapısal makat darlığı (Anal Stenoz) olarak adlandırılır.
Anal Fissür, kansere yol açmaz veya dönüşmez. Ancak makat derisinden gelişmiş anal kanserler, anal fissür'ün deri katlantısı (skin tag) ile karıştırılabilir.
Anal Fissür'de Şikayetler...
Hastanın fiziksel ve ruhsal sağlığını bozup yaşam kalitesini düşüren bezdirici bir hastalık olan Anal Fissür'de...
•► Yaşanan getirilen sorunlar nedeniyle ister istemez makata ve anal fissüre odaklanılır. Halbuki bu hastalarda asıl sorun; sıklıkla altta yatan kabızlıktır. Ama birçok hasta, kabızlık yaşadığını düşünmez. Çünkü dışkısı yumuşaktır/normaldir ve düzenli olarak günde bir veya iki defa tuvalete gidiyordur. Ama YANILIR... Bknz: Dışkılama Güçlüğü (Dışkı Çıkış Güçlüğü Tipi Kabızlık)
•► Makatta Ağrı; Dışkılama sırasında cam kesiği gibi batıcı, kesici ve/veya yanma, sızlama tarzında ağrı hissedilir. Ancak bu ağrının türü, şiddeti ve sıklığı, her zaman aynı değildir. Dışkı, kalın ve sert ise batıcı-kesici (cam kesiği) tarzdadır. Normal/Yumuşak veya cıvık ise yanma, sızlama tarzında hissedilir. Dışkılama bağımlı olan bu ağrı, tuvaletten sonra da devam eder.
Ayrıca dışkılama sırasında yanma-sızlama şeklinde başlayıp tuvaletten sonra zonklayıcı tarzda devam eden ağrılara da rastlanır. “Tık, tık…” atan bu zonklayıcı ağrılar; Anal Fissür’den ziyade dışkılama güçlüğüne yol açan Anismus, Rektosel gibi hastalıkların tetiklediği Anal Spazm nedeniyle ve makat kaslarındaki kasılmaya bağlı olarak yaşanır. Makatta taş gibi bir şişkinliğe ve dolgunluğa yol açar. Hatta bu zonklayıcı ağrılar, özellikle sulu ve az beslenme sonrası daha da belirginleşir.
Makatta ağrı olmasına rağmen muayenede anal fissür (çatlak) gözlenmeyen hastalarda Anismus başta olmak üzere Anal Apse (makat apsesi), Koksidinya, Proktalji Fugas, Levator Sendromu gibi hastalıklar yönünden dikkatli olunur.
•► Anal Fissür’de, özellikle de kalın dışkılama dönemlerinde kanama olabilir. Sıklıkla dışkı üzerinde çizgi şeklinde yada bir iki damla kadar klozete veya tuvalet kağıdına bulaşmış olarak görülür. Kronikleştikçe ve gereksiz ıkınmalar azaldıkça kanama da azalır, hatta kaybolur.
•► Anal Fissür'de altta yatan pelvik taban hastalıklara (Anismus gibi) bağlı olarak idrar yaparken yanma-sızlama, hatta tam yapamama ve cinsel ilişkiden kaçınma gibi makat dışı sıkıntılara da rastlanır. "Nasıl olur?" demeyin!.. "Müdür(!)" izin vermediği sürece hiç birşey olmaz, olamaz...
•► Kronik Anal Fissür’de sıklıkla iç çamaşıra yansımayan hafiften bir ıslaklık hissi uyandıran sızma tarzı terleme ve kirlenmelere (dışkısız) rastlanır. Hatta bu ıslaklığın neden olduğu tahrişe bağlı olarak kaşıntı olabilir. Ayrıca daha içeriden gelen ve “kurt kaynıyormuş” gibi bir his uyandıran kaşıntılar da olabilir.
•► Diğer taraftan Anal Fissür’ü olan hastalarda iç çamaşıra bulaşan kirlenme (dışkılı) olabilir. Hastaların büyük bir kısmı; çatlak ve yırtılma sebebiyle makatta genişleme, bu genişlemeye bağlı olarak da kirlenme olduğunu düşünür. Ancak kazın ayağı hiç de öyle değildir.
Anal Fissür'de gözlenen bu ıslaklık ve kirlenmelere; Ya kronikleşme sürecinde oluşan makat iç kas hasarı nedeniyle ya da altta yatan ama fark edilmeyen ve dışkıyı tam boşaltamama şeklinde yaşanan dışkılama güçlüğü (Anismus, Rektal Hiposensitivite) nedeniyle de rastlanır. Bu durumda daha detaylı araştırma için Baryum Defekografi, Anal Manometri ve Endoanal Ultrason gibi ileri tetkikler gerekir.
•► Anal Fissür’ün kronikleşme sürecinde makatta ele gelen memeleşme olabilir. Deri katlantısı (Skin-tag) adı verilir ve çoğu kez hemoroid memesi olarak düşünülür. Ancak hemoroid memesinin aksine dışkılamayla, yani ıkınmayla boyutu değişmez.
•► Kronikleşen fissür'de zamanla Anal Apse de gelişebilir. Özellikle cıvık dışkılamayı takip eden günlerde, birden başlayan makatta ağrı ve şişlik ile kendini gösterir. Sıklıkla ateş yüksekliği ilave olur ve bir iki gün içinde akıntı ile birlikte rahatlama olur. Sonrasında zaman zaman daha az ağrılı ama tekrarlayan apse atakları ve pü(irin) akıntıları görülür. (Fistülize Kronik Anal Fissür) Bu nedenle de iç çamaşırda kirlenme (dışkısız) olur.
•► Kronikleşen ve tedavi görmeyen Anal Fissür'lerde zamanla, makatın gevşeyip açılma özelliği azalır ve Makat Darlığı (Anal Stenoz) gelişebilir. Ki bunun sonucu olarak dışkılama güçlüğü belirginleşmeye, dışkı çapı incelmeye ve tuvalet sonrası ağrılı (zonklayıcı) saatler gelmeye başlar. Ancak yaşanan sıkıntılar; iyileşmeyen çatlağa bağlı yapısal darlık kökenli olabildiği gibi altta yatan Anismus'a bağlı işlevsel darlık kökenli de olabilir.
Anal Fissür (Çatlak), Nasıl Teşhis Edilir?
Anal Fissür (Çatlak) teşhisi; doğal olarak şikayetlerin dinlendiği detaylı sorgulama ile başlar ve anal muayene ile devam eder.
İyi bir ışık altında, hastanın kalçaları hafifçe aralanır ve makat açığa çıkarılır. Bu esnada makatın dış kısmında yer alan çatlak (fissür), rahatlıkla gözle görülür ve teşhis edilir. Hatta Akut (yeni) veya Kronik (eski) olup olmadığı da belli olur. Makat ağrısı fazla olan hastalarda parmakla muayene önerilmez.
Anal Fissür (Çatlak), Nasıl Tedavi Edilir?
Akut Anal Fissür, zamanında fark edilip uygun bir şekilde tedavi edil(e)mezse Kronik Anal Fissür’e dönüşür. Bu nedenle "geçer belki..." diye beklemek yerine bir an önce muayene olup durum tespiti yaptırılmalıdır. Ancak bu sayede erken teşhis ve tedavi fırsatları kaçırılmamış olur.
Anal muayenede çatlak tespit edilen hastaların bir çoğu; nedense, daha öncesinde hiçbir sorun yaşamadığını ve dışkılamasının da "normal" olduğunu, makattaki bu ağrının ise aniden başladığını ve her tuvalette tekrarladığını ifade eder. Bu çerçevede yaşanan her türlü sıkıntılar çatlağa bağlanır. Çatlak iyileştiği takdirde tüm sıkıntıların da geçeceği düşünülür ve sadece "iki krem süreyim, ilaç içeyim de çatlak geçsin” tarzı, basit tedavi yaklaşımlarına yönelir. Ama keşke, bu kadar kolay olsa...
Akut Anal Fissür tedavisinde öncelikli yaklaşım ağrıyı kesmektir. Bu amaçla ilk etapta, hap ve gerekirse de iğne olarak ağrı kesici ilaçlar kullanılır. İlave olarak her tuvalette belirginleşen ve makatta kasılmaya yol açarak ağrıyı tetikleyen gereksiz ıkınmalara odaklanılır. Bu çerçevede beslenme ve dışkılama eğitimi verilerek farkındalık yaratılır. Bu sayede dışkılama sırasında makatın, diyafram nefes eşliğinde ve gereksiz ıkınmalardan uzak, rahatça gevşeyip açılması hedeflenir. Ayrıca makattaki kasılmayı (anal spazmı) azaltmak yönelik krem desteğine ve/veya Botoks enjeksiyonuna gidilir. Anal spazmın azalmasıyla birlikte yara (çatlak) hattına giden kan akımı artar ve yara (çatlak) iyileşmesi mümkün olur.
Tüm bu çabalara rağmen akut fissür'lerin bir kısmı, tekrarlayan veya devam eden travmalara (gereksiz ıkınmalara) bağlı olarak kronik forma dönüşür. Bu dönüşümle birlikte cerrahi (ameliyat) gereksinim de belirginleşir. Günümüzde Kronik Anal Fissür tedavisi için Parça Kaydırma (Flep) veya Lateral İnternal Sfinkterotomi (LİS) ameliyatları önerilir.
♦ Parça Kaydırma (İlerleyici / V-Y Flep): Makat kasları zayıf veya hasarlı, dolayısıyla abdest tutamama riski yüksek hastalarda tercih edilir. Ama bu durumun elle muayene dışında 3D Endoanal Ultrason ve Anal Manometri sonuçlarıyla desteklenmesi gerekir. Bu ameliyatta kronikleşmiş fissür hattı temizlendikten sonra kalan yaranın makat dışı veya içinden getirilen parçayla onarılması hedeflenir. Makat iç kası kesilip gevşetilmez.
♦ Lateral İnternal Sfinkterotomi ( L İ S ): Makat iç kası (İnternal Sfinkter), çorap lastiği gibi makatı sarar ve otomatik olarak makatı sıkıp kapatır. Bu sayede dinlenim anındaki olası istem dışı gaz ve dışkı kaçaklarına engel olunur.
Günümüzde "çatlak ameliyatı" denildiğinde "sfinkterotomi" adı verilen Lateral Internal Sfinkterotomi (LİS) ameliyatı anlaşılır. Bu ameliyatta, makatın sağ veya sol yanından yapılan cilt kesisi ile makat iç kasına ulaşılır. Makatı 30-40 mm genişliğinde saran bu iç kasın, dışa yakın bir kısmı kesilir (çıtlatılır). Bu sayede hem ağrıya hem de kronikleşmeye yol açan makattaki kasılmanın (Anal Spazm'ın) azalacağı ve kanlanmanın artacağı, dolayısıyla çatlağın, kendiliğinden iyileşeceği düşünülür. Açık, Kapalı ve Spazm kontrollü olmak üzere farklı tekniklerle yapılabilir. Bu esnada ilave olarak makat dışında (skin-tag) ve içinde (hipertrofik papilla) oluşmuş fazlalıklar da alınır. Kronik zeminli fissür (çatlak) hattı kazınarak akut forma dönüştürülür ve iyileşmeye bırakılır. Bu çatlağın dikilmesi veya yakılması (lazerle bile olsa) anlamlı değildir.
Kronik Anal Fissür (Çatlak), Ameliyat olsan da Tekrarlar mı?
Kronik Anal Fissür tedavisinde önerilen ve kısaca LİS adı verilen ameliyatın %90-95 başarı(!) sağladığı ifade edilir. Ama ameliyat sonrası istenmeyen sorunlarla da karşılaşılabilir. Nasıl mı?
• Anal Fissür ameliyatı (LİS) sonrasında çatlağın iyileşmediği ve mevcut sıkıntıların da devam ettiği veya tekrarladığı görülür. Bu duruma iki olasılık dahilinde rastlanır.
- Kas gevşetme işlemi, iç kas yerine dış kasa yapılmış olabilir. Yani ameliyat, teknik olarak başarısızdır. Ki bu durumu, yapılacak 3D Endoanal ultrasonografi ile ortaya koymak mümkündür.
- Kas gevşetme işlemi, iç kasa yapılmıştır. Yani ameliyat, teknik olarak başarılıdır. Ama altta yatan ve dışkılama güçlüğüne yol açan hastalıklar (Rektosel, Anismus, Rektal hiposensitivite, Pelvik Taban Düşüklüğü gibi) nedeniyle rahat ve kolay tuvalet yapamama sorunu devam ediyor olabilir. Ki bu durumu da yapılacak ilaçlı dışkılama filmi (baryum defekografi) ile ortaya koymak mümkündür...
• Anal Fissür ameliyatı sonrası çatlak iyileşir ama eskisi kadar olmasa da makattaki sıkıntılarının bir şekilde devam ettiği görülür. Bu duruma da sıklıkla rahat ve kolay tuvalet yapamama sorununun devam etmesi yol açar. Ki bu durumu, aynı şekilde yapılacak ilaçlı dışkılama filmi (baryum defekografi) ile ortaya koymak mümkündür...
• Evet, çatlak iyileşir ama ameliyat (LİS) sonrasında hastaların %0-50 gibi bir kısmında kontrolsüz gaz kaçakları, akıntı ve kirlenme ile karakterize minör inkontinans (Abdest tutamama) görülür. Bu duruma da sıklıkla gereksiz yere veya fazladan iç/dış kasın kesildiği hastalarda rastlanır. Ki bu durumu, yapılacak 3D Endoanal usg ve basınç ölçümü yapan Anal Manometri testi ile ortaya koymak mümkündür.
En son yapılan ulusal cerrahi kongresinde (2024); "Anal Fissürü olan hastalarda ODS (Obstruktif Defekasyon Sendromu, yani Dışkılama güçlüğü) ekarte edilmeli. ODS'li hastalarda, ODS tedavi edilmeksizin yapılacak Anal Fissür tedavileri başarısızlıkla sonuçlanabilir." şeklinde çıkarımlar yapılmıştır. Ki bu çıkarımlar, bizim 10 yılı aşkın bir süredir üzerinde durduğumuz (Anal Fissür ve Hemoroidi olan ve tedavi planlanan hastaların, altta yatan ve dışkılama güçlüğüne yol açan hastalıklar yönünden de araştırılması, gerekirse de kombine bir tedavi uygulanması...) tezimizle de örtüşmektedir.
Sonuç olarak tekrarlama istenmiyorsa... Muayene sonrası kronik anal fissür teşhisi alan hastaya, öncelikle makattaki ağrı ve kasılmayı azaltmak için gerekli beslenme ve dışkılama önerileri ile ağrı kesici ilaçlar verilir. Bu sayede makattaki kasılmanın azalması, dolayısıyla da mevcut zonklayıcı ağrıların geçmesi ve hastanın, 7-10 gün içerisinde rahatlaması sağlanır. Sonrasında, çok daha detaylı bir sorgulama ve anal muayeneye alınır. Bu süreçte imkan dahilinde ise ileri proktolojik tetkiklerle (Baryum Defekografi, Yüksek Çözünürlüklü Anal Manometri ve Endoanal Ultrason) detaylı incelemeye alınır. Ancak bu sayede hastanın hem kas kesimi için uygun bir alt yapıya (İç kas kalınlığı 3mm'nin üstünde mi? Max. dinlenim basınç ortalaması 96mmHg'nin üstünde mi? gibi...) hem de altta yatan ve dışkılama güçlüğüne yol açan hastalıklara (Anismus, Rektal hiposensitivite, Rektosel ve pelvik taban düşüklüğü gibi) sahip olup olmadığı ortaya konur. Ki ancak bu sayede hem daha köklü çözüm imkanı sunan bütünsel tedavilere yönelmek hem de istenmeyen sorunlardan kaçınmak mümkün olur. Hatta bu süreçte bazen kas kesimi (LİS) ameliyatına bile gerek kalmayabilir.
Makatta Çatlak (Anal Fissür) ve Kabızlık
Anal Fissür'ü olan hastalar, sıklıkla tuvalet korkusu (makatta ağrı ve kanama) nedeniyle tuvalete gitmeyi geciktirdiği (beslenmeyi azaltarak/ az ve sulu yumuşak yiyerek) için veya makat ağzındaki çatlağın yol açtığı(?) kasılma nedeniyle makatın açılamadığını düşünerek kabızlık yaşadığı düşünür. Yani yaşadığı kabızlığın sorumlusu olarak çatlağı görür. Dolayısıyla çatlak tedavisi (ameliyat da dahil) sonrası makatın rahatlayacağını ve kabızlığın da geçeceğini düşünülür. Ama maalesef yanılır...
Halbuki Anal Fissür'de kabızlık, bir sonuçtan ziyade çoğunlukla bir nedendir. Yani altta yatan ve dışkılama güçlüğüne (Dışkı çıkış güçlüğü tipi Kabızlığa) yol açan hastalıkların (Anismus, Rektosel, Pelvik taban düşüklüğü gibi) bir sonucu olarak makatta çatlak oluşur ve kronikleşir.
O yüzden dışkılama güçlüğü olan hastalar; ameliyat (Kas gevşetme-LİS) dahi olsalar çatlakları iyileşmeyebilir, iyileşse bile devam eden makat sorunları nedeniyle aklı kıçında yaşamaya mahkum olurlar. Sonra da "ameliyat da fayda etmiyor(!)" derler...
AnalCerrahi olarak bizim tercihimiz...
Yaşadığı sıkıntılar ve bozulan yaşam kalitesi nedeniyle Anal Fissür (Çatlak) tedavisi gereken hastalara; altta yatan ve dışkılama güçlüğüne yol açan hastalıkları (Anismus, Rektal hiposensitivite, Rektosel, Rektal internal mukozal prolapsus gibi) da dikkate alarak "LaserÖtesi Tedavi" önermekteyiz. Bu sayede "bir taşla, iki kuş vurma" misali, hem rahat ve sorunsuz dışkılama hem de etkin ve kalıcı sonuçlar mümkün olmaktadır. Yirmi yılı bulan tecrübeyle...
İlgili Konular...
Güncelleme:23.10.2024